Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Salgın döneminin ufak tefek faydaları da var. Mesela, Cuma’ya erken gitmek gibi.
Böyle bir cuma günü evimin yakınındaki camiye ezandan yarım saat önce gittim. Baktım Hoca Efendi, mihrabın önünde, ayakta cemaate vaaz veriyor. Kürsüye çıkmaması ve ayakta durması bana farklı geldi. Bir de cemaate “Ey Müslümanlar” diye hitap etmiyor. Alışılmışın dışında “sevgili dostlar” diye hitap ediyor. Bu da bana ilginç geldi. “Sevgili dostlar, bugünkü mevzumuz şahsiyetli olmak hususunda olacak’’ deyince sohbet dikkatimi çekti.
Demek ki dedim rastgele bir sohbet değil, konusu olan bir sohbet. Daha fazla kulak verdim. Hoca Efendi “Şahsiyetli olmak” hususunda ayetler, hadisler okudu. Bunların açıklamalarını yaptı. Çok iddialı laflar etti. Mesela, “her namaz kılan, her oruç tutan şahsiyetli olmayabilir ama namaz kılmak ve oruç tutmak insanı şahsiyetli yapmalıdır” gibi.
Dikkatimi en çok çeken bir kıssa anlattı. Kıssanın sonunda, “Osmanlı’nın ilk Şeyhülislamı olan bu şahsiyetli şahıs kimdir, sizden bilmenizi isteyeceğim” diye bizi imtihana tabi tuttu. Ne yazık ki ben de dâhil hiç kimse bilemedi. Cemaati bilmem ama bu şahsı bilememek bende moral bozukluğuna yol açtı. Eve geldim ve hemen şahıs hakkında araştırma yaptım.
Hoca Efendi, soruyu kimse bilemeyince sonunda cevabı kendi verdi. Osmanlının ilk Şeyhülislamı olan şahsın başından geçen kıssa şu idi:
“Bursa’da adamın biri, birinden bir at satın alır. Eve gelince at hastalanır. Eyvah, hasta at aldım galiba diyerek, doğru Kadı’nın huzuruna çıkar. Ne var ki, mesai saati olmasına rağmen Kadı makamında yoktur. Bir zaman bekledikten sonra çaresizce evine döner. Yarın gelirim diye düşünür. Düşünmesine düşünür ama evdeki hesap çarşıya uymaz. O gece at ölür. Ertesi gün tekrar Kadı’nın huzuruna varır. Olayı olduğu gibi anlatır. Benim zararımı, benim paramı kim verecek diye sorar.
Kadı, uzun uzun düşündükten sonra kararını verir. Ben ödeyeceğim der. Çünkü bu davada asıl suçlu benim. Dün, mesai saatlerinde makamımda olsaydım, parayı atı satan verecekti. Şimdi ise vazifemi ihmal ettiğimden dolayı benim ödemem gerekiyor, der ve çıkarır atın parasını öder.
Bu hadiseyi aynen yaşayan, daha sonra da Osmanlı’nın ilk Şeyhülislamı olacak olan Molla Fenârî’dir.
Sizi bilmem ama ben “vay halime” dedim. Bunca yıllık devlet memuruyum, acaba benim ihmalim yüzünden zarara uğrayan olmuş mudur? Ben hatırlayamadım ama hatırlayamadım diye olmamıştır diyemem. Endişeliyim, muhataplara sormak lazım.
Çok mağduriyet yaşadığımı söyleyebilirim. Anlatsam roman olur. Bilhassa olağan üstü durumlarda. Hak da arayamadım. Kişi, şimdilik yaptığıyla kaldı.
Molla Fenârî 1350’de Bursa’da dünyaya gelmiş, 1431’de de vefat etmiş. 81 yıl ömür sürmüş. Müderrislik, kadılık ve şeyhülislamlık yapmış. Çok sayıda ilmi eser kaleme almış. Eserleri, uzun yıllar medreselerde ders kitabı olarak okutulmuş.
Osmanlı ilim dünyasının en tanınmış âlimi kabul edilen Molla Fenârî, özellikle Bursa’da sadece saray ve devlet teşkilatlarında değil, aynı zamanda toplum nezdinde de çok etkili bir konuma sahip olmuştur. Toplum nezdindeki itibarını artıran olaylardan biri olarak, Bursa kadılığı yaptığı sıralarda Yıldırım Beyazıt’ın bir davada şahit olmak istediği, Fenârî’nin ise padişah cemaatle namaza devam etmediği için onu şahit kabul etmediği, bunun üzerine padişahın, sarayın yakınında bir cami yaptırıp cemaate devam etmeye başladığı kaydedilmektedir.
İlmi ve resmi hayatının yanında ipekçilikle de uğraşan Fenârî, iyi bir maddi gelire sahip olmuş, Kudüs’te bir medrese ile Bursa’da üç mescit ve bir medrese yaptırmış ve kurduğu vakıf çerçevesinde bu kurumlar yararına birçok malını tahsis etmiştir. Vefat ettiği zaman ardından dönemine göre geniş bir kütüphane bırakan Molla Fenârî’nin ailesinden birçok âlim yetişmiştir.
Sohbetten ben çok istifade ettim. Şahsiyetli olmanın ne demek olduğunu bizzat öğrendim. “Ben şahsiyetliyim demekle şahsiyetli olunmuyor. Şahsiyetli insan sözünün eri insandır. O da her yiğidin harcı değildir. Şahsiyetli olmak, Molla Fenârî gibi davranmakla mümkün olur.
Hoca Efendinin sorduğu soruyu o an bilemedim ama bundan sonra Molla Fenârî’yi unutmam mümkün değil.
Bursa’ya yolum düşerse biiznillah kabrini ziyaret edeceğim.